Bu Blogda Ara

24 Kasım 2010 Çarşamba

çağdaş dramanın 20. yıl kutlaması...


liderimiz Nalan hoca
           Dün akşam, Çağdaş Drama' nın kokteylindeydim. Kızılay Selanik 2 caddesinde kendi binamıza taşındık.
Hem açılış , hem de 20. yıl kutlaması yaptık. Geçen sene milli kütüphanede olmuştu.Çok gelenler vardı, hiç tanımadığım yüzler..İstanbul'dan ve başka illerden de vardı.
          Açılışı; binanın sahibi aynı zamanda çağdaş dramayla ilgisi olan bir hanım yaptı.Benim ilk defa gördüğüm insanlar. Bizim lider Nalan hoca; herkesi biliyor. Şu ikizlerden biri benim öğrencimdi, acaba hangisiydi diyor. Aynı yumurta ikizleri..45 , 50 yaş arası..aralarına girdim fotoğraf çektirmiştim.Beyler, hanımlar...7 den 70' e belki daha fazla, bebek bile vardı. Salon, odalar, koridor mutfak hep doluydu..kimileri de dışardaydı..
Bol bol yiyecek, içecek vardı...yaprak sarmaları,mercimek köfteleri, kuru yemişler,börek çeşitleri el açması, küçük havuçlu toplar,kurabiye kek çeşitleri...içki çeşitleri..hepsi de güzeldi..en sonunda ben, maden suyu servisi de var mı acaba dedim, maalesef yokmuş, eve gelince içtim.
Sinevizyondan, çağdaş dramanın geçmişten bugüne kadar olan faaliyetlerini izledik. Keman eşliğinde şarkılar söyledik.Ev sahipliğini liderler yaptı, mükemmeldi.
         Nurten'in kızı almaya geldi bizi, evlerimize tek tek bıraktı sağolsun. Demir'e zahmet vermedim,  yine de beni beklemiş, yatmamış.

22 Kasım 2010 Pazartesi

yöresel bir tatlı tarifi...sonra yapmak üzere..

Kerebiç Mersin’e has bir tatlı türüdür. Özellikle ramazan ayında İstanbul’da güllaç, kaymaklı ekmek kadayıfı neyse Mersin’de de kerebiç odur. Kocaman bir tabak kıvamlı krema içinde yüzen içi fıstık ya da ceviz dolu enerji bombası kurabiyelerden oluşmaktadır. Kerebiçin yapımı da en az kendisi kadar özeldir. İçliköfte şekline getirilerek yapılan kısmın dışı irmik, yağ, karbonat ve şekerle yapılıyor; içine de fıstık veya ceviz konuluyor.Burada hassas nokta kurabiyelerin kesinlikle kızarmış olmaması. Kreması ise her ne kadar halk arasında farklı bilinse de aslında bir bitkiden yapılmaktadır. Halk arasında ki bende bu yazıyı yazmaya karar verip araştırana dek öyle biliyordum ramazana özel olmasından mütevellit ramazan ayında pidenin üzerine sürülen yumurta sarılarının yumurta tüketimini arttırmasına bağlı olarak yumurta akının çırpılarak yapıldığı bilinen krema aslında çövenden yapılır. Çöven sabunotu olarak bilinir. Saponaria officinalis yani çöven köklerinin bir gece suya ıslanmasının ardından 5 saat süreyle kaynatılması ve oluşan yeşil suyun köpürene dek çırpılması kremanın temeli. Ancak köpük oluştuktan sonra bol şeker ilave edilerek kıvam arttırılıyor. Bu krema deryasının içine atılan kurabiyeler köpüğe gömülünce üzerine tarçın dökülüyor.


*Peki çöven ne? Çöven nevi şahsına münhasır bir bitki. Sabun otu denmesinin nedeni leke çıkarma özelliğine sahip olması. Haziran-temmuz aylarında beyaz çiçekler açan, 50-60 cm yüksekliğinde çok dallı, çok senelik, kazık köklü, otsu bir bitki. Yaprakları sapsız, soluk yeşil renkli, çiçekleri küçük pembe ve beyaz renkli. Türkiye çöven türlerinin 50 tanesine ev sahipliği yapıyor ve bunların 5 çeşidi ekonomik öneme haiz. Kerebiç yapımnda kullanılan kısmı ise kökü (radix saponaria officinalis).

  

Çöven köpürme özelliğinden soapwort olarak biliniyor ingilizcede. Yakın doğuda ve trakya bölgesinde tahin helva yapımında kullanıldığından köpük helva da deniliyor. Kıbrıs’ta ise hellim yapımında peynir suyuna konuluyor. Bir de son olarak kişisel tavsiyem kerebiçin buzdolabında bekletildikten sonra yenmesidir. Aksi takdirde pek bir ağızda dağılıyor. Ayrıca soğukken daha ferah bir yiyecek olduğu kesin .

Kerebiç Tarifi:





Malzemeler:
  • 1 su bardağı şeker (pudra şekeri kullanılırsa daha iyi olur fakat yarım su bardağından biraz fazla şeker yeterli olacaktır) 
  • 3 yumurta
  • 1 su bardağı yoğurt 
  • 1 su bardağı ayçiçek yağı (kilisliler içerisine genellikle ayçiçek yağı değilde zeytinyağı kullanırlar)
  • 1 paket oda sıcaklığında margarin
  • 1 paket vanilya
  • 1 paket kabartma tozu
  • Aldığı kadar un (6-6,5 su bardağı aldı benimkisi. kilislilerinki gibi bir tat istiyorsanız unla birlikte 1 su bardağı kadar irmik ekleyebilirsiniz, ben eklemedim)
  • İç Malzemesi:
  • 2.5 su bardağı iri çekilmiş ceviz
  • 1 yada 1.5 tatlı kaşığı damak zevkinize göre tarçın
  • yarım su bardağı susam (bunu eklemedim)
  • yarım çay bardağı da hindistan cevizi
  • 2 yemek kaşığı pudra şekeri
  • Hazırlanışı:
  • bütün malzemeleri karıştırıp yumuşak bir hamur elde edin.
  • bu hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp içli köfte yapar gibi içini oyup karıştırdığımız iç malzemesinden 1 yada 1.5 kaşık ilave edip ağzını kapatın.
  • daha sonra yaptığınız bu kurabiyeleri kalıbın tam ortasına koyup elinizle hafifce bastırın. kalıptan çıkarmak içinde kalıbın ucunu bir tahta yada pişireceğiniz tepsiye hafifçe vurarak çıkartın.
  • tüm hamuru aynı işlemle hamur bitinceye kadar tekrarlayın.hafif yağladığınız tepsiye kurabiyeleri dizip üstü kızarmayacak şekilde pişirin.(püf noktası üzerileri kızarmayacak) kurabiyeler piştikten sonra hafif soğumasını bekleyip üzerini tamamen kaplayacak şekilde pudra şekeri dökülüp servis yapılır.
  • Diğer bir yapılış şeklide aşağıdaki gibidir.
KEREBİÇ:
  • Kerebiç Mersin’e özgü bir tatlı çeşidi.Ramazanların olmazsa olmazı.
  • Malzemeler:
  • 2 yumurta,
  • 1 ç.b.sıvı yağ,
  • 100 gr,eritilmiş margarin,
  • 1/2pk.kabartama tozu,vanilya,
  • 1/2 çb. irmik,
  • 1 ç.b.pudra şekeri,
  • alabildiği kadar un.
  • İç Malzemeleri:
  • 2 su bardağı iri çekilmiş ceviz içi ve tarçın.
  • Hazırlanışı:
  • Malzemelerimizi yoğurup kulak memesi yumuşaklığında bir hamur elde ediyoruz.
  • Dolapta 10 bekletiyoruz.
  • Daha sonra hamurdan cevizde iri parçalar koparıp içli köfte gibi açıp içine harcımızdan koyup kapatıyoruz.
  • Toz şekere bulayıp fırın tepsisine diziyoruz.
  • 180 derecede üzeri kızarana kadar pişiriyoruz.
  • Eğer bulabilirsek orijinal köpüğe,yoksa koyu kıvamlı krem şanti hazırlayıp içine kerebiçlerimizi atıyoruz ve buzdolabında bir süre dinlendirip afiyetle yiyoruz.
-Alıntıdır-

20 Kasım 2010 Cumartesi

kurban bayramı

    Bayramın son günü Emine telefon etti; bize gelin okey oynayalım diye..
    Bayramın ilk gününden beri; Emel'lerden hiç haber yok..
    Şeker bayramında Samsun'dan aramıştı, Elif'e gitmişler..Seniha, Meliha, Aladdin ağabey..
    Demir merak etti, Alaaddin abiyi cepten aradı, bayramlaştı..bir ara uğrarız demiş..Erol'la Yasemin yurt dışı turuna katılmışlar, Nil'i de babanneye (Emel'e) bırakmışlar.
     Ben de; gelirlerse diye pasta yapayım dedim.börek,tatlı,yaprak sarma vardı..
     Pastayı yaptım, tamamladım Emine aradı, gelin diye..Emel'lerden bi haber var mı dedim, yok.. biz bize yeteriz dedi.Mehmet abinin  de sesi geliyor..börekler benden diye..(su böreği, baklava,  almış)
     Pasta da benden dedim. Birinci günü de onlardaydık, ikinci günü onlar bize,Egemen de İstanbul'dan gelmişti..biz onlara derken..
     okeye oturduk, Emine ile benim şansım iyiydi...kocaları yendik..ikinci tura başladık..
     Emel'ler geldi, Nil'i de getirmişler.Nil çok tatlı olmuş..Emel; Barış'ların Hollanda'ya gidişleri ile..Nil'in yaşı aynı dedi. Seniha, Meliha, Elif, Başak(yeni gelin) tiyatroya gitmişler..
     Arabalarını bizim sokağa park etmişler..hep birlikte kalktık..
     bize; kurban eti (dana kesmişler) ile Elif'in yaptığı baklavadan getirmişler..
     baklavayı yedik, güzel olmuş..ev baklavası(oklavada büzülerek yapılan)
     kurban etini de daha sonra pişireceğim...

14 Kasım 2010 Pazar

su böreği, baklava, yaprak sarma..

     Annem, Ahmet'ten su böreği, baklava, yaprak sarma istemiş..ayyyy anneeeeeeeee !!!
     çoktandır yemiyorum diyor...Ağabeyim de; yattığın yerde bunları mı düşünüyorsun demiş...haklı.
     En son gittiğimde bana; hem irmik helvası, hem de pişi (hamur kızartması, peynirli) yaptırmıştı. Bir tanesini yapalım dedim...olsun, kandil...(dağıtacak konu komşu da yok) annem, teyzem ve ben...
      Ben de çoktandır yememiştim zaten, demişti...
     Anneme dedim; yıllardır bana, çoktandır yemiyorum deyip, yedin. Ne yapalım alışmışız...alıştığımız şeyleri istiyoruz, diyor.
     Geçen gün gittiğim hastanede, hemotoloji servisindeki doktor soruyor; ailede başka hastalık var mı diye..
Ben de aşırı obez var dedim ve anneme de bahsettim telefonda..
   Biz obez değiliz ki, şişmanız dedi. Neyse...doktoruna sormuş, birtakım hesaplardan sonra obez olduğunu öğrendi..
    çok zor bir şey,insanın canının isteyip de yiyememesi...
     rahmetli babam da, helva fıstıkları, paket paket irmikler..evde kalmamıştır diye hep almış.
    Mesrur! bi irmik helvası bassan da yesek, dediğini bilirim.
    Annem şimdi bakımevinde..bakıcısıyla çektiğim fotoğrafı...

10 Kasım 2010 Çarşamba

Bitmez tükenmez apartman sorunları...

   Apartmanın girişini kazmışlar. Söğüt ağacının dökülen yaprakları tıkamış ...maddi manevi zarar..
yukarıda çatı akıyormuş.. güvercinlerin pisliğinde asit olduğu için, kiremitlere zarar vermiş...
üstümüzde oturan doktor kızın çamaşır makinesini yanlış bağlamışlar, kapısının yan duvarı, boydan boya ıslak.
Pire Mehmet'in kızı bana; ''Gül abla olur mu bu kadar duyarsızlık yaa, komşu duvarındaki ıslaklığı görmüyor..git bak allah aşkına '' dedi.
 Demir de geçen gün;'' bizim koridorun tavanından su damlıyor, herhalde yukarıdaki kızın banyosu mu taştı, haberi olmadı acaba?''diyordu.
  Ailecek panikler..Baba, anne, kız...sağ olsunlar onlar da olmasa apartmanımız sahipsiz kalacak Ben de gideceğim yere geç kaldım.Akşam dönüşte bakarım dedim.Bir gün dövücem valla kızı diyor.Aman sakin ol canım.. ne yapalım apartmanın sorunu hepimizin sorunu, sıkmayın canınızı dedim..Yönetici yok apartmanda...yönetici varken de onlar kendilerini aşırı sorumlu hissediyorlar..Bahçemiz..bahçemizin taşları, bakımı, kapısı onların sayesinde.. bazen yapıyorlar, bazen yaptırıyorlar..hiç boş durmazlar mutlaka apartman da bişey bulurlar, hergün bahçeyi yıkar kız.. hiç kimse onlara birşey yapın demiyor  hep de çalışan insanlar var apartmanda, ben de hobilerimle uğraşıyorum.Herşeyin kararı iyi fazlası zarar diyorum...