Bu Blogda Ara

13 Temmuz 2010 Salı

Bugün hocaya gittik....

Belimin ve omzumun ağrısı geçti. Taburcu olacağıma yakın, sol bacağım fena halde kasıyor.
Doktoruma sordum, hareketlerine dikkat et. Seni zorlayan egzersizleri yapma demişti. Eve gelince herhalde geçer diye düşündüm. Sabahtan beni biraz idare ediyor da öğleye yakın ayakta duramıyorum. Bugün Demir'le hocaya gittik. İzinden yeni dönmüş, şansımıza. Durumumu anlatım..
Panik yapmayın dedi. Muayene odasına geçtik, muayene etti. Ağrımın tarifini sordu, yanma şeklinde başlıyor ayak bileğimde bitiyor dedim. Muayene sonucunda; beni iyi gördüğünü söyledi.
Bir ilaç verdi çekmecesinden, ambalajsız. Bunu iç, geçmezse eczaneden bir kutu daha al, ona reçete yazarım korseyle beraber dedi. Ayrıca bandajlı korse de verdi, ayakta kaldığım zamanlar ve yolculukta kullanmak için, devamlı takılmayacak. Verdiği ilaçta, uyarılan sinirleri uyutacak herhalde... ona benzer bişey dedi. Yine geçmezse gel dedi, bakalım....
Artık beline nasıl davranacağını öğrenmişsindir, kilo almayacağız, egzersizlerimizi yapacağız dedi. Bu arada Demir, TV' den izlediği omurga ile ilgili ameliyatı söyledi. Hoca da o bundan sonraki aşama, şu anda böyle bişey yok dedi. Demek ki , daha da ilerletmemem gerekir.
Hastanede yattığım süre içinde, hastalarla arkadaş olduk, sohbet ettik, çay demleyip beni çağırıyorlardı. Ara sıra katılıyordum, çünkü çayın yanında bişeyler getirtip yiyorlardı. Ben yememek için çay da içmiyordum. Sadece hastanede verilenlerle yetiniyordum, diyetisyenim dediği için. Çünkü 10 kg vermem gerekiyor. Benimle birlikte Neslihan da yemiyordu. Neslihan da emekli öğretmen, Ordu'dan gelmiş, benden 6 yaş genç, sarışın hoş bir hanım... çok bol sohbetli, kahkahalı... Teyzemin hakimin karısı dediği, Trabzonlu Nuran hanıma benzettim, kaplıcadan. Acaba karadenizli hanımlar böyle mi, öğretmen oldukları için mi? sohbetleri de kahkahaları da çok benziyordu...Hastane anılarıma devam edeceğim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder