Bu Blogda Ara

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Hastanede bir arkadaşın öğütleri...


Biraz iyileşmeye başlayınca, TV salonuna gidiyordum. Herkesle konuşuyordum. Bir teyze vardı, onun da eşi emekli öğretmenmiş. Siyasetten konuştuk, ben daha önce CHP 'de çalıştığımı söyledim. Yanındaki arkadaş Neslihan'a, bak bu arkadaş da bizden , yani CHP'li dedi. üçümüzde CHP'li...
Neslihan'ın amcası 1980 lerde Ordu senatörüymüş, CHP'den. Şimdi Kılıçdaroğlu'nu desteklemek lazım diyor, ben de katılıyorum. Onlar 2 kişilik özel odada kalıyorlardı. Sonra odalarına gittim, ağrılarımızı konuştuk.Neslihan 7 ay önce belinden ameliyat olmuş, hiç kalkamamış doğru düzgün. Rahat hareket edemiyormuş ve her sene Ordu'dan Gazi hastanesine fiziğe geliyormuş. Bana; senin yine iyi bu kadar hareket edebiliyorsun, oturabiliyorsun , belinin kıymetini bil dedi. Ama kendinden olduğunu söylüyor. Ben hiç doktorları dinlemedim, ev işi yapma dedi, yaptım, cam sildim. Okula gitmeden önce balkonu yıkardım, çocuklar okuldan gelince ayaklarının tozu ile salona geçmesinler diye. Ütü yapardım ayakta kimseye güvenmezdim, çok titizdim. Gittiğim bir evde çamaşır makinesinin kapağının tozunu görürdüm. İçimden, bir bez bulup da silememiş mi dediğim, o kıytırik insanlar karşıma geliyor, üzülüyorum. Geziyorlar...
Hoca, bununla yaşamayı öğreneceksin demiş. Ameliyattan 2 ay sonra yemek pişirebilirsin demiş. Yemek yaparken de zorlandığını söylemiş. Sormuş hoca nasıl yapıyorsun yemeği.
Alt dolaptan tencereyi çıkarıyorum, aşağı raftan soğan alıyorum, buzdolabının sebzeliğinden sebzeleri alıp, birkaç defa yıkayıp, ayıklayıp,yağı tuzu... pişiriyorum demiş.
Haa demiş hoca; bunların hepsini kocandan isteyeceksin, ondan sonra pişireceksin. Tencere mencere sen çıkarma demiş. Öyle yemeye ne var,yemek pişirdim mi ben derim, demiş.
Yani leydi olacaksın, hiçbirşey yapmayacaksın diyor, Neslihan.
Daha sonra, Amerikan nightıngle da öğrencisinin söylediklerini anlatacağım. ayy doğru yazdım mı bilmiyorum. Öğrencisi de o hastanede hocaymış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder